logo

Ayşe Aydemir’le Oyun ve Oyuncaklar Üzerine

Ayşe Aydemir’le Oyun ve Oyuncaklar Üzerine


 Oyunlar, oyuncaklar, dikkat süreleri… Bu kavramlar, okul öncesi yaş grubu söz konusu olduğunda eğitimcilerin de velilerin de değişmeyen gündem maddeleri içinde yer alıyor. “Çabuk sıkılmak”, “oyun bulamamak” gibi minik krizlerin sık sık yaşandığı bu yaş grubu için eğitimci yazar Ayşe Aydemir’in yaklaşımı oldukça kurtarıcı.

Turkuvaz Çocuk’tan çıkan “Ne Yaparsın Yalnızca Beyaz Bir Kâğıtla?” isimli kitap, oyunlara ve oyuncaklara dair yepyeni bir bakış açısı getiriyor. Okul öncesi yaş grubu okurları için eğlenceli fikirler veren kitabı ve yazar Ayşe Aydemir’in yaklaşımını kendisinden dinledik.

 

KEŞFETTİĞİM FİLİZİ SULADIM

Bir girizgâh yapalım ve dilerseniz çocuk kitapları yazarlığı ile başlayalım. Çocuklar için yazmaya nasıl başladınız?

Tabii ki. Çocuk kitabı yazmaya okul öncesi öğretmeni olduktan sonra başladım. Daha önce yetişkin öyküleri yazıyordum. Bir gün çocukların dünyasında yaşanan küçük olayların, biz yetişkinlerin dünyasındaki ilk filiz olduğunu keşfettim. O anda o filizi sulamaya başladım. Büyüdükçe daha da bağlandım. Yazdıkça daha çok sevdim.

 

KEŞFE ÇIKAN ÇOCUKLAR

Turkuvaz Çocuk’tan çıkan “Ne Yaparsın Yalnızca Beyaz Bir Kâğıtla?” isimli kitabınız çocukların olduğu kadar ailelerin ve öğretmenlerin de dikkatini çekti. Bu kitap özelinden devam edelim. Oyuncak, çocuklar için ne ifade ediyor?

“Ne Yaparsın Yalnızca Beyaz Bir Kâğıtla?” isminden de anlaşıldığı gibi yalnızca bir kâğıtla neler yapabileceklerini hayal etmelerini istedim. Yapılandırılmış oyuncaklar arasında kaybolmuş olan çocukların kendilerini keşfetmelerini de istedim diyebilirim. Sanırım kitabımı okuduktan sonra kendi yapabileceklerini keşfe çıkan çocukların mutluluğu, aileleri ve öğretmenleri de olumlu etkiledi.

Oyuncağın çocuk için ne ifade ettiği, çocuğun nasıl bir çevrede, hangi bakış açısı ile yetiştirilmeye çalışıldığı ile ilgili diye düşünüyorum. Birlikte üreten, birlikte oynayan bir ebeveynin çocuğu için oyuncak kendi ürettiği ve bu üretim sürecinden aldığı keyif ile ifade edilebilirken, birlikte vakit geçirilemeyen, yapılandırılmış oyuncakların dünyasına terk edilmiş bir çocuk için farklı olacaktır.

 

Oyun ve oyuncak. Bu ikili arasındaki ilişkiyi nasıl değerlendirirsiniz?

Oyun her yerdedir aslında. Bu durumda oyuncaklar da her yerdedir desek yanlış olmaz. Yemek masasında bir çatal, tabaktan fırlayan bir makarna, ters dönmüş bir biblo, yaprakları solmaya başlamış olan bir çiçek ansızın bir oyuncağa dönüşüp bir oyun başlatabilir. Bu açıdan baktığımız zaman “oyun” ve “oyuncak” bence birdir. Arasındaki ilişki diyemiyorum buna onları bir bütün olarak görüyorum.

 

CAN SIKINISI KENDİNİ DİNLEME HÂLİDİR

Çocukların hissettiği can sıkıntısını, “yaratıcılık” bağlamında nasıl değerlendirebiliriz?

Can sıkıntısı yaratıcılığın ilk kıvılcımıdır. Kendini dinleme hâlidir. Yeni fikirlerin doğmaya hazırlandığı bir hazırlık aşamasıdır. Yani arada sıkılmalılar. Bu olumsuzmuş gibi görünebilir. Olumsuzmuş gibi gördüğümüz şeylerde çocuğun kendi keşfini gerçekleştirdiğini fark ettiğinizde rahatlarız. O yüzden “Çocuğum sıkılıyor” diye üzülmemeli.